top of page

Konuşan Kostüm

Fatoş Somsa

Sevgili Günlük

Yıllar oldu seni elime almayalı ama itiraf edeyimki unutulmamış gizli bir sevgili gibisin benim için. *

Ara ara dizeler dökülür ağzımdan , ha şimdi bunu yazmak lazım derim sonra üşenirim unutmam ben bir ara yazarım der öylece kalır dizeler boşlukta. Bilsen yazacağım, düşündüğüm ne incilerim vardı rüzgar uğultusunda kaybolup giden senin işitemediğin.

Ama sanmaki ihmale uğrayan birtek sen vardın ,geçenlerde uzun zamandır kitaplarımıda çok ihmal ettim diye söylenerek kütüphaneme yöneldim. Ust üste duran ,öyle mahsun mahsun tozlu yaparaklarının açılmasını bekleyen hazinelerim arasında yıllar önce aldığım bir soru cevap kitabı geçti elime.Kitaptaki soruları yarısına kadar cevaplamışım kalanı öylece duruyor. Ayran gönüllümüyüm ne ,neden yarıda bırakmışımki o güzelim farkındalık çalışmamı ,iç dünyama yolculuğumu.

Oysa bilirsin sende beni yakından tanıyanlar tuttuğunu koparan,azimki ,hırslı,özgüvenli vesaire vesaire gibi bir sürü süslü sözler ederler önümde ve arkamda. Tabii ya nereden bilecekler söz konusu kendi iç dünyamdaki yolculuk olunca yalancı dünyadaki dünyaya sarıldığım gibi dört elle sarılmadığımı.İş ,aile,arkadaşlar gibi kavramlarda %100 sorumluluk bilinci ile hareket benin iş kendi özbenliğime geldiğinde nasıl bu kadar vurdumduymaz ve ihmalkar olabileceğimi.

Neyse ,daha fazla başını ağrıtmadan konuya gireyim.Sorulara cevaplarımın tarihi dört yıl öncesine denk geliyor. Neredeyse tüm insanlığın ,doğanın nice evrimler geçirmesine bile yetecek kadar uzun.

Peki bende neler değişmişti koskoca 4 yıl , 48 ay ,4380 günde. Hangi mutsuzluğumu mutluluğa ,mutluluğumu mutsuzluğa dönüştürebilmiştim.

O zamanlar sıralamışım mutsuzluklarımı bir bir ama en mühimi

“İşimi sevmiyorum , ticaretin değerleri benim değerlerimle çelişiyor. Ben yaparken seveceğim ,işe gidiyorum diye düşünmeden aşkla emek vereceğim bir alan ile uğraşmalıyım

Peki ama nedir o ? Bilmiyorum” deyişim.

Bugün bakıyorumda hayatımda çok şey değişmiş , aşkı tatmışım dolu dizgin hemde öyle bir aşkı Türk filmlerinden fırlamış sahneler gibi , evlat sevgisini tatmışım yıllardır özlemle beklediğim gözlerinin içine baktıkça; içimden sıcak sevginin aktığını hissederek , en sevdiğimi kaybetmenin acısını tatmışım ölüm kelimesini kendi sevdiklerime yakıştırmayı hiç öğrenmemişken. Sırtımdan vurulmayı ,omzuna yaslanabileceğimi sandığım insanların aslında omuzsuz olduğunu görmüşüm.

Dedimya dört yıl nereyse bir ömür , şöyle dönüp geriye baktığımda bu zaman zarfına sığdırdıklarımın bir ömür ağırlığında olduğunu görmüşüm ,görmüşüm görmesinede vakti zamanında sıraladığım en mühim maddeyi unutup gitmişim.

Hala mutsuzum , şaşalı koltuğumda ticaretin iniş çıkışlarıyla hayatın cilvesidir diye boğuşurken gökkuşağı rengine bürünmüş insanın aklını başından alacak kadar güzel hayali renklerdeki kariyer kostümünün içinde kendimi ne kadar eğreti durduğumunu artık hissetmekle kalmıyorum.Kostüm dile gelmiş azad et beni diye bağırıyor. Sesini sende duyuyormusun ?

Fatos Somsa / Mayıs 2010

bottom of page